23 Eylül, 2012

{ Dizikoliklik }

 
Tanı: Aşırı doz dizi alımı.
Belirtiler: Gözde kızarıklık, gerginlik, “oturduğu yerden kalkmama” isteği, tembellik.
 
 
Son zamanlarda yeni bir salgın hastalık tehdidi altındayız. Televizyon, dizi dünyasını çok sevmiş olacak ki bu dünyanın git gide genişlemesine imkan veriyor. Kışın soğuk havanın da etkisiyle televizyon, akşamlarımızın vazgeçilmezi oluyor. Mevsim yaza döndüğünde ise takip ettiğimiz diziler sezon finali yaparken “yaz dizisi” diye tabir ettiğimiz sayıca daha az olan yeni diziler yayınlanmaya başlıyor. Tutanlarsa sonbaharda ve yeni sezonda da yayınlanmaya devam ediyor. Böyle böyle derken son yıllarda dizilerin sayısı bir hayli artmış durumda. Öyle ki “onu mu izlesem, bunu mu izlesem, reklam arasında diğerine baksam” derken biz izleyiciler gerçekten afallamaya başladık. 
 
Dizi fırtınası almış başını gidiyor. Ama buna biraz dur demek gerekli değil mi sizce de? Artık diziler yerine daha değişik yayınlar yapılsa biz de bu monotonluktan az da olsa kurtulabiliriz belki. Mesela bu yaz sosyal sorumluluk projeleri kapsamında çok güzel bir yarışma yayınlanmıştı. Yine bilgi yarışmaları da son derece izlenilen programlardan. Yani dizilerden daha faydalı olabilecek farklı formatlarda programlar yayınlanabilir. Bunu bir izleyici olarak söylüyorum. Aslında televizyon izlemeyi her ne kadar sevmesem de onsuz da olmuyor. Bir şekilde hayatımızın içinde. Gerek yararlı gerekse yararsız. Ama açık konuşmak gerekirse dram dizilerinde gözlerimi şişirmekten ya da intikam dizilerinde gerilmekten artık çok bunaldım :) Eskiden bu tür dizilerin sayısı kafi derecedeyken her ne kadar bağımlısı olmasam da izleyebiliyordum. Ama şimdi hangi kanala baksak dizilerde aşağı yukarı aynı temalar işleniyor. Kin, nefret, intikam, acı… Sanki kendi derdimiz bize yetmezmiş gibi bir de onlara canımızı sıkıyoruz. Hayali karakterler olduğunu bile bile dertlerine ortak olup onlar için ağlayabiliyoruz mesela :) Canımıza kastımız mı var bizim? :)
 
 
Aslında televizyonların beynimizi ne kadar uyuşturduğunun farkında bile değiliz. Daha doğrusu “dizi”lerin. Yani televizyonun bütünüyle faydasız bir cihaz olduğu söylenemez ama gidişat kötü yönde. Yararından çok zararını alan sağlıksız nesiller yetişiyor ne yazık ki. Bu, iki sözümüzle halledilebilecek bir şey olmadığına göre tadımızın kıymetini bilip en azında kendi dünyamıza el atabiliriz. Mesela ben artık “kendim için”, dram dolu dizileri izleyerek canımı sıkacağıma kaliteli komedi dizilerini izler de en azında yüzüme bir tebessüm kondururum diyerek komedi dizlerini izlemeye başladım. (Kaliteden kastım çekim kalitesi, oyuncunun başarısı, konunun orijinalliği vs.) Son zamanlarda gerçekten çok başarılı komedi dizileri görüyorum ekranlarda ve son derece destekliyorum. Günün yorgunluğu içerisinde yemeğimi yerken veya kahvemi içerken eğer televizyon açacak ve dizi izleyeceksem böylesi daha keyif veriyor :) Yinede televizyondan kaçabildiğimiz kadar kaçmamız gerektiğini hatırlatıp ille de dizi izleyecekseniz, size de sizi mutlu eden dizileri izlemenizi tavsiye ediyorum. Kendimize acı çektirmenin manası yok, “kendiniz için” kendinizi düşünün :)
 

Hiç yorum yok:

Yorumunu paylaşmak istersen aşağıdaki kutucuk seni bekliyor !