Şimdiye kadar pek çok skece konu olmuş bir konudur aslında toplu taşıma.
Neredeyse hepsine binmiş biri olarak gözlemlerimi sizinle paylaşmak benim için
bir zevk olacak. Öyle ki metrobüs, metro, tramvay, vapur, otobüs derken bu işin
piri olduğumu hissetmeye başladım.
Otobüslerden başlayayım. Bu yaz staja gidip gelmek için kullanmak
zorunda olduğum belediye otobüsleri hayatıma çok şey kattı diyebilirim. İlk
başta alışması çok zor oldu ama zamanla kavradım olayı. Yapmak gereken otobüse
adım atıp akbili bastığınız andan itibaren ineceğin kapıya en yakın ve şuan
bulunduğun yerden de en kısa sürede ulaşabileceğin yeri kapmak. Neden mi bunu
yapmak zorundayız? Çünkü otobüse adımını attığını gören şoför o anda gaza basar
ve sen öylece çaresizce bir o yana bir bu yana savrulursun. Ama başta
bahsettiğim hesabı bu esnada yapamazsan da ortada kalırsın ve korkarım inişin
geç olabilir, çünkü otobüs uçar hızla giderken değil kapıya yaklaşmak yerinden
kalkmak bile neredeyse imkansız. (Bkz. Eylemsizlik Kuvveti). Kısacası çözülmeyi
bekleyen adeta bir geometri, matematik karmaşasıdır otobüsler. Sanmayın ki
sadece inmesi zor. Binmesi ayrı dert inmesi ayrı. Binişi de kısaca şöyle
anlatayım. Tam durağında beklersin ileride durur, ileride beklersin geride
durur. Nitekim şoförün seni koşturmaktan zevk aldığı bir garip oyundur halk
otobüsleri :)
Vapurlara gelelim.
Bunu belirleyen temel etken ise
bizleriz, yani yolcular. İskelede beklerken vapur ufukta görünür görünmez yer
stratejisi yapmaya başlarız. “Üste mi oturalım? Yok şimdi yukarısı eser,
kapalıya oturalım. Orası da hemen dolar.İyisi mi kim önce girerse diğeri onu
takip etsin.” nidalarıyla vapur nihayet yaklaşır yolcularını boşaltırken yeni
yolcular ise sabırsızlıkla kapıların açılmasını bekler. Koştura koştura
binilir. İnişe 10 dk kala kapılara yaklaşılır, bir kuyruk oluşturulur. O
kalabalığa girmek istemeyenler ise normal kurallara uyarak vapur iskeleye
yanaştığında kalkarlar yerlerinden ve usulca vapurdan iner giderler.
Bazılarıysa vapur yaklaşıp henüz yanaşmaya çalışırken 1 dk’nın hesabını yaparak
o daha yanaşmadan iskeleye atlarlar. Daha önce hiç denemediğim için
bilemeyeceğim ama herhalde adrenalini çok sevdiklerinden.
Bir başka araç: Metrolar. İyidir, güzeldir,
sakindir, serindir. En azından şimdiye kadar benim bindiklerim öyle. Öyle de
kalması ümidiyle…
Tramvaylar için ne desem bilmiyorum. Yazın sıcağında hele ki kalabalık
bir saate denk geldiyseniz tam bir işkence. "Toplu" taşımanın hakkını
veriyorlar. Bizse ne yazık ki gitmek istediğimiz yere ulaşmak için “Zafere
giden yolda çekilen çile kutsaldır” misali sabrediyoruz.
Bazen biraz daha para vereyim ama rahat edeyim diye taksileri tercih
etmek istiyoruz. Ama ya kısa mesafe diye almıyorlar ya o cadde tıkalıdır deyip
gitmiyorlar, eğer mevsim kışsa da ara sokaklarda kar vardır deyip girmiyorlar.
Halbuki bizim için o mesafe yazın güneş tepedeyken kışınsa ayazda hiç de kısa
ve kolay değildir. Hiç unutmuyorum karlı bir kış taksiye binmiştik ve taksi ara
sokaklarda yerler karlı, kapalı diyerek bizi ana caddenin ortasında bırakmıştı.
Bilin bakalım ne oldu? Ara sokaklarda araç yolları gayet açıktı ama yaya
yolları buzlu ve kaygan olduğundan bizim için bayırlardan inmek hiç kolay
olmadı. Buradan o şoföre seslenmek istiyorum: Nasıl bir vicdandır sendeki ey
taksici?
maltepe evden eve nakliyat
YanıtlaSilfatih evden eve nakliyat
ikiteli evden eve nakliyat
maslak evden eve nakliyat
eyup. evden eve nakliyat
kadiköy evden eve nakliyat
bahçelievler evden eve nakliyat
ataşehir evden eve nakliyat
bostanci evden eve nakliyat
pendik evden eve nakliyat
beykoz evden eve nakliyat
merter evden eve nakliyat
yenibosna evden eve nakliyat
bakirköy evden eve nakliyat
bakirköy evden eve nakliyat
kartalevden eve nakliyat
uskudar evden eve nakliyat
florya evden eve nakliyat
evden eve nakliyat